Kuran'da Rabbimizin insanlara
uyarıcı, korkutucu ve müjdeleyici olarak gönderdiği kıymetli
elçilerinin güzel ahlak özelliklerine dair birçok ayet yer almaktadır.
Tüm peygamberler, Allah'a olan teslimiyetleri, samimiyetleri,
sadakatleri ve adil, mütevazi, onurlu tavırlarıyla son derece üstün
ahlaklı insanlardır. Kuran'da Peygamberimiz Hz. Muhammed Allah'a olan
derin imanı, tevekkülü, samimiyeti ve güçlü Allah korkusu, Hz. Süleyman
her an Allah'a şükredip Rabbimizin şanını yüceltmesi, dini yayma
konusundaki kararlılığı, güç ve kudreti, Hz. Eyüp ve Hz. Nuh sabırları,
Hz. Musa samimiyeti, Hz. İsa manevi derinliği ve Allah'a olan
teslimiyeti, Hz. Davud her tutum ve davranışıyla Allah'a yönelmesi ve
daha birçok üstün özellikleriyle tüm insanlara örnek verilmişlerdir. Hz.
İbrahim'i de, Allah Kuran ayetlerinde övmekte ve tüm Müslümanlara üstün
vasıfları ile örnek göstermektedir.
Yeryüzündeki tüm insanların, Allah'ın peygamberlik makamı ile şereflendirdiği, ilim ve güç bakımından desteklediği, güzel ahlaklarıyla övdüğü bu kutlu insanları kendilerine örnek almaları gerekmektedir. Her Müslüman Allah'ın alemlere üstün kıldığı bu kıymetli kullara özenmeli, onların eşsiz ahlak özelliklerini kendi hayatlarına geçirmelidir. Kitabın bu bölümünde birçok Kuran ayetinde Allah'a olan derin imanı, tevekkülü, samimiyeti ve teslimiyeti ile övülen Hz. İbrahim'in üstün ahlakı anlatılarak insanlar, Hz. İbrahim gibi bir ahlak göstermeye davet edilmektedir.
Yeryüzündeki tüm insanların, Allah'ın peygamberlik makamı ile şereflendirdiği, ilim ve güç bakımından desteklediği, güzel ahlaklarıyla övdüğü bu kutlu insanları kendilerine örnek almaları gerekmektedir. Her Müslüman Allah'ın alemlere üstün kıldığı bu kıymetli kullara özenmeli, onların eşsiz ahlak özelliklerini kendi hayatlarına geçirmelidir. Kitabın bu bölümünde birçok Kuran ayetinde Allah'a olan derin imanı, tevekkülü, samimiyeti ve teslimiyeti ile övülen Hz. İbrahim'in üstün ahlakı anlatılarak insanlar, Hz. İbrahim gibi bir ahlak göstermeye davet edilmektedir.
Hz. İbrahim "Allah'ın Dostu" dur
İyilik yaparak
kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine
uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir.
(Nisa Suresi, 125)
Rabbimiz
Kuran'da Hz. İbrahim'i dost edindiğini bildirmiştir. Bu nedenle de Hz.
İbrahim "Halilullah" (Allah'ın dostu) olarak tanınmakta, insanlar
tarafından bu güzel isimle anılmaktadır. Nitekim Peygamberimiz Hz.
Muhammed de "Ey Allah'ım! İbrahim aleyhisselâm senin Halilindir, peygamberindir." şeklinde buyurmuşlardır.7
Vahyedilmesinden sonra tahrif edilmiş olan Kitab-ı Mukaddes'te ise Hz. İbrahim için şu ifadeler yer almaktadır:
"Ve
İbrahim Allah'a iman etti ve böylece aklanmış sayıldı" diyen Kutsal Yazı
yerine gelmiş oldu. İbrahim'e de Allah'ın dostu denildi. 8
Allah korkusuna ve sevgisine
sahip, Allah'a dost olan insanın hayattaki tek amacı O'nun hoşnutluğunu,
rahmetini ve cennetini kazanmaktır. Kalbinde ve aklında daima Allah
olur. Gördüğü güzellikler karşısında "Allah ne güzel yaratmış, O
övülmeye layıktır" der, Allah'ı en güzel isimleriyle tesbih eder.
Kendisine verilen her nimetin
Allah'tan olduğunu bilir ve Allah'a çokça şükreder. Herhangi bir
sıkıntı ve zorlukla karşılaştığında ise, bunun Allah'tan bir deneme
olduğunu ve hayırlarla birlikte yaratıldığını bilir. Allah için güzel
bir sabır gösterir, tevekkül eder ve ahiret yurdu için salih amellerde
bulunur. Bediüzzaman Said Nursi'nin söylediği "elhamdülillahi ala külli
hal" (her şartta Allah'a hamd olsun) sözünü kendisine rehber edinir ve
nimet içinde de, zorluk içinde de olsa hep Allah'a hamd eder.
Allah Kuran'da bu onurlu
makama ulaşmaları için tüm müminleri teşvik etmektedir. Bir Kuran
ayetinde müminlere kendilerini Allah'a yakınlaştıracak vesileler
aramaları şöyle emredilir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın... (Maide Suresi, 35)
Allah bir ayette "Öyleyse,
Allah'a doğru kaçın" (Zariyat Suresi, 50) diye buyurmaktadır. Bir başka
ayette de şöyle buyurulmaktadır:
"... Artık dosdoğru namazı
kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne
güzel Mevla ve ne güzel yardımcı." (Hac Suresi, 78)
Müzemmil Suresi'nde ise Allah, insanın herşeyden kendini çekip yalnızca Kendisi'ne yönelmesini emreder:
Rabbinin ismini
zikret ve herşeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel. (O) Doğunun ve
batının Rabbidir. O'ndan başka ilah yoktur. Şu halde (yalnızca) O'nu
vekil tut. (Müzemmil Suresi, 8-9)
Hz. İbrahim Güç ve Basiret Sahibiydi, Doğruyu Seçme Yeteneğine Sahipti
Allah, iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar." (Tahrim Suresi, 11) |
Allah Kuran'da Hz. İbrahim'in
"güç ve basiret" sahibi bir kul olduğunu bildirmiştir. (Sad Suresi, 45)
Basiret "görüş" anlamına gelir, olaylara hikmetle bakabilmeyi, derin
kavrayış gücünü ifade eder. Allah'ın derin imanları, samimiyetleri ve
teslimiyetleriyle insanlara örnek kıldığı tüm peygamberler gibi Hz.
İbrahim de isabetli kararlar alan, ileriyi görebilen, basiret sahibi bir
peygamberdir.
Bir diğer ayette ise Rabbimiz Hz. İbrahim'e "rüşd", yani olgunluk verdiğini bildirmektedir:
Andolsun, bundan önce İbrahim'e rüşdünü vermiştik ve Biz onu bilenlerdik. (Enbiya Suresi, 51)
Ayette geçen "rüşd" kelimesi,
"hak bir doğrulukta kararlılıkla, tam ve üstün bir isabetle, emin
adımlarla gitmek, doğruya götürmek, yöneltmek" anlamlarına gelmektedir.
Allah'ın bu güzel vasıflarla güçlendirdiği Hz. İbrahim, feraset ve
basireti, ileri görüşlülüğü, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmesi
ve isabetli karar vermesi ile inkar edenlere karşı büyük bir mücadele
vermiştir. Tüm bu özellikler onun Allah'tan içi titreyerek korkan,
Rabbimizin ayetlerini uygulama konusunda çok titiz bir kul olduğunu
bizlere göstermektedir. Nitekim Allah Kendisi'nden korkanlara bu büyük
nimetin verileceğini bir ayetinde şöyle bildirmiştir:
Ey iman edenler, Allah'tan
korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış
verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl
sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Rabbimizin Hz. İbrahim'e
bahşettiği üstün vasıflar, bu kutlu insanın inkar edenlere karşı son
derece etkili ve akılcı bir mücadele yürütmesine vesile olmuştur. Bunun
sonucunda da Hz. İbrahim ve onu izleyenler üstün gelmişlerdir.
"Doğruluk" ve "doğruyu seçme"
Peygamber Efendimizin de müminlere sürekli hatırlattığı çok önemli
mümin vasıflarındandır. Peygamberimiz (sav)'in bu konu ile ilgili bazı
tavsiyeleri şu şekildedir:
Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol! 9
Kim ki Allah ve Resulü'nün kendisini sevmesinden hoşlanırsa doğru söylesin. 10
Allah bir kimsenin hayrını murad ederse, onu doğruya irşad eder.11
Doğruluk
(sıdk) iyiliğe götürür. İyilik de cennete iletir. İnsan doğru söyleye
söyleye sonunda Allah katında doğru olarak yazılır. Yalancılık fenalığa,
fenalık da cehenneme götürür. İnsan yalan söyleye söyleye sonunda Allah
katında yalancı olarak yazılır. 12
Hz. İbrahim Katıksızca Ahiret Yurdunu Anan İhlas Sahibi Bir Kuldu
Allah Kuran'da Hz. İbrahim'i ve onun soyunu katıksızca ahireti düşünüp anan ihlas sahipleri olarak tarif eder:
... İbrahim'i, İshak'ı ve
Yakub'u da hatırla. Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl)
yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık. (Sad Suresi, 45-46)
Peygamberleri ve samimi iman
sahiplerini diğer insanlardan ayıran en temel özelliklerden biri,
onların dünya hayatına dair bir beklenti içinde olmaksızın sadece
Allah'ın rızasını ve ahireti kazanmak için ciddi bir çaba içinde
olmalarıdır. Hayatlarının sonuna kadar büyük bir sabır ve ihlasla
kavimlerini uyarmaya devam etmeleri, bunun en açık delillerindendir.
İhlas sahibi bir mümin,
yaptığı işler ve ibadetlerle sadece Allah'ın sevgisini, hoşnutluğunu,
takdirini ve dostluğunu hedefler. Bu konuda en güzel örnek ise Peygamber
Efendimiz Hz. Muhammed'in hayatıdır. Peygamberimiz (sav), sadece
Allah'ın hoşnutluğunu aramış, hayatı boyunca Allah'ın rızasını,
rahmetini ve cennetini kazanmayı amaç edinmiştir. Allah ayetlerde,
insanlara bir rahmet ve lütuf olarak gönderilen elçilerin, hiçbir
karşılık beklemeden, ihlasla insanları din ahlakını yaşamaya davet
ettiklerini şu şekilde haber vermektedir:
De ki: "Ben, buna karşı
sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük
getirenlerden de değilim." (Sad Suresi, 86)
De ki: "Ben sizden bir ücret
istemişsem, artık o sizin olsun. Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a
aittir. O, herşeye şahid olandır." (Sebe Suresi, 47)
Peygamberimiz
(sav) bir hadislerinde de "Amellerinizi Allah için halis kılınız. Zira
Allah-u Teala Kendisi için ihlasla yapılan ameli kabul eder."13 şeklinde
buyurmakta ve tüm insanları ihlaslı davranmaya davet etmektedir.
Peygamberlerin dualarına, kavimlerine yaptıkları uyarılara baktığımızda
onların insanları Allah'a iman etmeye, amellerini halis kılmaya, dünya
hayatının geçici nimetlerine aldanmamaya ve sadece ahiret yurdu için
çalışmaya davet ettiklerini görürüz.
Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıp-korkutucular olmaktan başka (bir nedenle) göndermiyoruz. Şu halde kim iman ederse ve (davranışlarını) düzeltirse, artık onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (Enam Suresi, 48) |
Bir müminin de sahip olması
gereken en önemli vasıflardan biri, "katıksızca ahiret yurdunu düşünüp
anmasıdır." Yapılan her iş, söylenen her söz sadece Allah'ın
hoşnutluğunu kazanmak için olmalıdır. Mümin, sürekli asıl hayatı olan
ahirete özlem duymalı ve dünyaya hiçbir zaman bağlanmamalıdır. İman
edenler de elbette Allah'ın dünyadaki nimetlerinden faydalanacak, bu
yolla Allah'a şükredip bu nimetlerin ahiretteki asıllarını
düşüneceklerdir. Ama bunlar, hiçbir zaman amaç haline getirmemelidir.
Her biri Allah'ın rızasını kazanmaya, din ahlakını anlatmaya, ahiret
yurdunu anmaya vesile olan birer nimet olarak görülmelidir.
Cennetin sonsuz
güzelliklerini düşünmek, Allah'ın cennet vaadinden dolayı sevinmek,
cehennemin bitmeyecek azabından sakınmak ve bunu akılda tutmak, müminin
Allah'a olan yakınlığını ve Kuran ahlakını yaşama şevkini artıran çok
önemli vesilelerdir. Aksi takdirde şeytan insanın unutma özelliğini
kullanarak, onu ahiret gününün varlığından gafil halde yaşatmak
isteyecektir. Mümin, hiçbir zaman şeytanın bu tuzağına düşmemeli, her
zaman Hz. İbrahim gibi ahiret yurdunu derin derin düşünen ve anlatan
müminlerden olmalıdır. Nitekim Allah katıksızca ahiret yurdunu anan,
Allah'ın rızasını herşeyin üstünde tutan ve din ahlakını yaymak için tüm
hayatı boyunca ihlasla çaba gösteren bu kıymetli kulu için Bakara
Suresi'nde şu şekilde buyurmaktadır:
Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir. (Bakara Suresi, 130)
Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir. (Bakara Suresi, 130)
Hz. İbrahim Seçkin ve Hayırlı Bir Kuldu
Ve gerçekten onlar, Bizim katımızda seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır. (Sad Suresi, 47)
Hz. İbrahim Allah'ın hidayet
verdiği, peygamberlikle şereflendirdiği ve Kendi katında seçkin kıldığı
kullarındandır. Bir ayette Hz. İbrahim ve ailesinin alemler üzerine
seçilmiş oldukları şöyle bildirilmektedir:
Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti. (Al-i İmran Suresi, 33)
...İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti... (Bakara Suresi, 126) |
Hz. İbrahim ve oğulları,
kendi kavimlerini Allah'a iman etmeye davet etmek ve onlara Allah'ın
üstün güç ve kudretini anlatmak için seçilmişlerdir. Allah Kuran'da "Andolsun,
Biz Nuh'u ve İbrahim'i (elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve
Kitab'ı onların soylarında kıldık..." (Hadid Suresi, 26) şeklinde bildirmekte ve İbrahim ailesinin soyunu peygamberlikle şereflendirdiğini haber vermektedir.
"Hayırlı olmak", önemli bir
mümin alametidir. İnkarcılar çevrelerine ve dünyaya iyilik değil, şer
(kötülük) getirirler. Bu kaçınılmazdır; çünkü inkar eden bir insan
çıkarlarını herşeyin üzerinde tutar ve dolayısıyla kendi çıkarı söz
konusu olduğunda diğer insanlara zarar vermekten çekinmez. Mümin ise,
hem manevi hem de maddi yönden tüm insanlığa hayır, bereket ve bolluk
getirir. Çünkü sahip olduğu Allah korkusu ve güçlü imanı gereği
kendisinin ve yakınlarının aleyhinde bile olsa, adaleti ayakta tutar,
insanlara iyilik yapar, zalimlere karşı koyar.
Peygamberimiz (sav) de "Ümmetimin hayırlıları ise, ahlakça en güzel olanlarıdır. 14
şeklinde buyurarak güzel ahlaklarıyla örnek olan müminlerin,
yaşadıkları toplum için "hayırlı kimseler" olduklarını bildirmiştir.
Allah, "hayır getiren", yani
Allah'ın hükmüne göre davranıp etrafına hep din ahlakının güzelliklerini
taşıyan müminlerle, bu vasıftan yoksun insanların farkını bir ayette
şöyle haber verir:
Allah şu örneği
verdi: İki kişi; bunlardan birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez ve
herşeyiyle efendisinin üstünde (bir yük), o, onu hangi yöne gönderse bir
hayır getirmez; şimdi bu, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde
bulunanla eşit olabilir mi? (Nahl Suresi, 76)
Hz. İbrahim Arınmış Bir Kalbe Sahipti
Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti. (Saffat Suresi, 84)
Allah Kendisi'ne dost
edindiği Hz. İbrahim'i şirk içinde yaşayan kavminden ayırmış ve tüm iman
sahiplerinin hidayet önderi kılmıştır.
Allah'ın üstün ahlak sahibi
elçilerini kendisine örnek alan bir müminin de Allah'a yakınlaşmak,
O'nun sevdiği ve razı olduğu bir insan olabilmek için kalbini
cahiliyenin tüm batıl inançlarından, çarpık düşüncelerinden
uzaklaştırması, yani temiz bir kalp ile Allah'a yönelmesi gerekir.
Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri biraraya getirecektir. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 148) |
İnsanın arınması, aynı
zamanda nefsinin kötülüklerinden ve şeytanın olumsuz telkinlerinden
uzaklaşması anlamına da gelmektedir. Allah Kuran'da "murdar (pis) olanı temiz olandan ayırt edeceğini" (Al-i İmran Suresi, 179) bildirmektedir.
Buradaki temizlik manen ve ruhen yaşanan temizliktir. Din ahlakından
uzak yaşayan birçok insan da, "benim kalbim temiz" diyebilmektedir.
Ancak gerçekte bu kişiler sadece kendi vicdanlarını rahatlatmaya
çalışmaktadırlar. Çünkü Hz. İbrahim gibi "arınmış (selim) bir kalbe"
sahip olmak isteyen bir insan Allah'a kalpten iman etmelidir. Allah'ın
emirlerini titizlikle yerine getirmeli, teslimiyetli ve tevekküllü
olmalıdır. Allah Kuran'da iyiliği ve hoşnut olacağı ahlakı bizlere şu
şekilde tarif etmektedir:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya
çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe,
meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine
rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa,
isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru
kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile
zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum
ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da
bunlardır. (Bakara Suresi, 177)
Allah bir başka ayette ise "arınanları seveceğini" (Tevbe Suresi, 108)
bildirmektedir. Bir insan belki çok uzun süre, şeytanın telkinleri ile
hareket etmiş, kötü düşüncelere ve kötü bir ahlaka sahip olmuş olabilir.
Ancak önemli olan bu kişinin Allah'a tevbe etmesi, sahip olduğu bu
ahlakı terk edip, Hz. İbrahim'i ve diğer peygamberleri örnek alarak
arınmış bir kalp ile Allah'a yönelmesidir.
Rabbimiz Maide Suresi'nde iman sahiplerini şu şekilde müjdelemektedir:
Ancak kim işlediği
zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah
onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
(Maide Suresi, 39)
Hz. İbrahim "Tek Başına Bir Ümmetti"
Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. (Bakara Suresi, 130) |
Gerçek şu ki, İbrahim (tek
başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi
ve o müşriklerden değildi. (Nahl Suresi, 120)
Hz. İbrahim, Allah'ı herşeyin
üzerinde tutan, sadece O'nun rızasını gözeten, O'na içten bağlı olan,
yalnızca Allah'tan korkup sakınan ve Allah'a güvenip dayanan bir
peygamberdir. Çok sayıda insanı karşısına aldığı, onlar tarafından
öldürülmek, hatta ateşe atılmak istendiği halde, imanından kaynaklanan
cesareti ve tevekkülü sayesinde Allah'ın dinini hakim kılmak için
yaptığı mücadelesinde çok kararlı olmuştur.
Tüm iman sahiplerinin de, Hz.
İbrahim'in bu üstün ahlakına özenmeleri ve tek başına kalsalar da Hz.
İbrahim gibi tevekküllü, cesur, kararlı, samimi, teslimiyetli ve iradeli
olmaları gerekmektedir. Bunun için öncelikle yapılması gereken ise, bir
ve tek olan Rabbimize gönülden teslim olmak, sadece O'ndan korkup, O'nu
dost edinmektir. Çünkü bir mümin, dünyanın herhangi bir yerinde inkarcı
bir topluluğun içinde, tek başına da kalsa Allah'ın rızasını kazanma
şevki ve isteği, onu daima hayırlı davranışlarda bulunmaya, ibadetlerini
yerine getirmeye, din ahlakını eksiksizce yaşamaya ve Kuran ahlakının
bir gereği olarak insanlara din ahlakını tebliğ etmeye yöneltir.
Allah'ın her zaman yanında olduğunu, her an onu koruyup desteklediğini
bilmenin verdiği güç ile hareket eder. Kim Hz. İbrahim ile aynı ahlakı
gösterir, Allah'a aynı sadakat ve teslimiyetle bağlanırsa, Hz. İbrahim
gibi "tek başına bir ümmet" kuvvetinde kılınmayı umabilir.
Hz. İbrahim Allah'a Şükrediciydi
Allah insanlara sayısız nimet
vermiştir. Kendi kusursuz bedenlerinden kainattaki eşsiz canlılara
kadar, çevrelerini saran tüm güzellikler insanların Rabbimize tüm
içtenlikleriyle şükretmeleri için birer vesiledir. Allah Bakara
Suresi'nde şu şekilde buyurmaktadır:
Öyle ki size, kendinizden,
ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve hikmeti öğretecek
ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik. Öyleyse (yalnızca)
Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın)
nankörlük etmeyin. Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin.
Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi, 151-153)
Hz. İbrahim, Rabbimizin
kendisine bahşettiği nimetlere daima şükreden bir kul olarak, Allah'ın
tüm Müslümanlara örnek gösterdiği salih bir mümindir. Nahl Suresi'nde
Hz. İbrahim için "O'nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti." (Nahl Suresi, 121) şeklinde bildirilir.
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117) |
Kuran
ayetlerinde kıssaları haber verilen peygamberlerin ahlaklarına
baktığımızda ise, onların her işlerinde her an Allah'a yönelen, Allah'ın
nimetlerine sürekli şükreden, Allah'ı tesbih edip, Rabbimizin şanını
yücelten iman sahipleri olduklarını görürüz. Peygamberimiz Hz. Muhammed
de bir duasında "Hamd Allah'adır, O'na sığınır, O'ndan mağfiret
dileriz."15 şeklinde buyurmakta ve hamd etmenin önemine dikkat çekmektedir.
İman sahipleri de Allah'ın
mübarek elçilerinin bu şükredici tavırlarını kendilerine örnek almalı,
hayatlarının her anında sürekli Allah'a hamd etmelidirler. Allah
ayetlerinde şükrün sürekli olması gerektiğini de bizlere haber
vermektedir. Bir sıkıntı anında, herhangi bir zorluk ya da hastalıkla
karşılaşıldığında, bir haksızlıkla ya da zulümle karşı karşıya
gelindiğinde mümin hemen Rabbimize şükretmelidir. Bu gibi olayları da
Rabbimizin mutlaka bir hayır ve hikmetle yarattığını görmelidir. Çünkü
Allah dünya hayatında her insanı zorluklar ve sıkıntılar karşısında
nasıl bir ahlak göstereceğiyle denemektedir. Güzel ahlak gösterenlerin
ise, hem dünyada hem de ahirette çok üstün bir karşılık göreceklerini
vaat etmektedir. Ayetlerde Rabbimiz şu şekilde bildirir:
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
Her nefis ölümü
tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve
siz Bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35)
Hz. İbrahim Allah'a Karşı Teslimiyetli Bir Kuldu
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde, (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. (Bakara Suresi, 131)
Hz. İbrahim Yumuşak Huylu Bir Kuldu
Merhamet sahibi, yumuşak
huylu, şefkatli, sevgi dolu ve bağışlayıcı olmak, Allah'ın Kuran
ayetlerinde övdüğü mümin özelliklerindendir. Rabbimiz ayetlerinde Hz.
İbrahim'in de yumuşak huylu olduğunu haber vermektedir:
... Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak huyluydu. (Tevbe Suresi, 114)
Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi. (Hud Suresi, 75)
İman edenler Rabbimize
duydukları coşkulu sevginin bir tecellisi olarak, Allah'ın razı olacağı
gibi bir kul olmak ve ayetlerde bildirilen güzel ahlaka sahip olmak için
çok ciddi çaba sarf ederler. Yumuşak huylu, merhametli ve şefkatli
olmak Peygamber Efendimizin hadislerinde de çok sık üzerinde durulan
ahlak özellikleridir. Bu hadislerden bazıları şu şekildedir:
Rıfk (yumuşaklık, mülayimlik) bir şeye girdi mi, onu mutlaka tezyin eder, bir seyden de çıkarıldı mı, onu mutlaka kusurlu kılar.16
Kalbinin yumuşamasını sever misin? Yetime merhamet et, onun başını okşa ve ona yediğinden yedir. Kalbin yumuşar. 17
Merhamet edin, merhamet olunasınız. Af edin, af olunasınız...18
Allah refikdir (merhametli ve şefkatli), rıfkı sever ve rıfka mükabil verdiğini başka hiçbir şeyle vermez.19
Allah Kuran'da diğer
peygamberlerin de bu üstün vasıflara sahip olduklarını haber verir.
Örneğin Medyen halkına elçi olarak gönderilen Hz. Şuayb için kavminin "... Sen gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın" (Hud Suresi, 87) dediği bildirilir.
Tarihi
kaynaklarda Urfa Hz. Adem, Hz. İbrahim, Hz. Eyüp, Hz. Şuayb, Hz. Elyasa
gibi Allah'ın seçkin ve hayırlı kıldığı peygamberlerin yaşamış
oldukları bölge olarak geçer. Çeşitli rivayetlere göre, Hz. İbrahim'in
hayatının önemli bir kısmı da Urfa'da geçmiştir. İbrahim Peygamberin
Harran'da yaşadığına dair tarihi bir kaynak Muharref İncil'in Resullerin
İşleri adlı bölümüdür: O da dedi: Kardeşler ve babalar, dinleyin.
Atamız İbrahim Haran'da oturmazdan önce, Mezopotamya'da bulunduğu zaman,
İzzetullah kendisine göründü. Ve ona dedi: Memleketinden ve akrabanın
yanından çık ve sana göstereceğim memlekete gel. O zaman Kildanilerin
memleketinden çıkıp Haran'da oturdu... 20 (Solda) Resimde Hz. İbrahim'in yaşadığı yer olarak tanıtılan Urfa Balıklı Göl görülmektedir.
|
Hz. İbrahim Allah'ın Emri ile Hidayete Yönelten Bir Önderdi
Allah'ın "Hadi" (hidayet
veren) sıfatı bütün peygamberlerde olduğu gibi Hz. İbrahim'de de hayatı
boyunca en güzel şekilde tecelli etmiştir. Hz. İbrahim, Allah'ın
kendisini şereflendirdiği peygamberlik makamıyla kendi kavmi için
hidayet önderi olmuştur. Onları Allah'a bir ve tek olarak iman etmeye
davet etmiştir. Aynı şekilde Hz. İbrahim'in soyundan gelen diğer
peygamberler de kavimlerini hidayete yönelten önderler olmuşlardır:
... İman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. İşte bunlar, sağ yanın adamlarıdır. (Beled Suresi, 17-18) |
Ona (Hz. İbrahim'e) İshak'ı
armağan ettik, üstüne de Yakub'u; her birini salihler kıldık. Ve onları,
Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı
kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize
ibadet edenlerdi. (Enbiya Suresi, 72-73)
Allah, Kuran'da müminlerin "takva sahiplerine önder olma" yönündeki dualarını şu şekilde haber verir:
Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacaklar armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl," diyenlerdir. (Furkan Suresi, 74)
Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacaklar armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl," diyenlerdir. (Furkan Suresi, 74)
Peygamberimiz (sav) de,
insanları, en şerefli ve güzel olan yola, Allah'ın yoluna çağırmış,
insanların dünyada ve ahirette kurtuluşlarına vesile olmak için
çalışmıştır. Enam Suresi'nde Peygamberimiz (sav)'in kavmine yaptığı
tebliğ şu şekilde haber verilmektedir:
De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan Allah'tan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk." (Enam Suresi, 71)
De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan Allah'tan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten sonra, şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle emrolunduk." (Enam Suresi, 71)
Bir hadis-i şerifte en doğru yolun Allah'ın ve Resulü'nün yolu olduğu şöyle belirtilmiştir:
Hz. İbrahim'in Duaları
Kuran'da peygamberlerin
dualarını haber veren birçok ayet bulunmaktadır. Bu dualar Allah'a
yakınlaşmak için vesile arayan Müslümanlara çok hikmetli birer örnektir.
Peygamberlerin samimi ve ihlaslı dualarını öğrenmek, bu duaları eden
mübarek elçilerin üstün ahlaklarını ve manevi derinliklerini anlamaya
çalışmak ve Allah'a aynı samimiyetle dua etmek, insanın Allah'a olan
yakınlığının artmasında önemli bir yoldur.
Hz. İbrahim'in Kuran
ayetlerinde haber verilen içten duaları da tüm Müslümanlar için çok
güzel hikmetler içermektedir. İbrahim Peygamber Allah'ı, "... Şüphesiz Rabbim gerçekten duayı işitendir." (İbrahim Suresi, 39) şeklinde yüceltmiş ve kavmine söylediği şu sözlerle duanın önemine dikkat çekmiştir.
"Sizden ve Allah'tan
başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur
ki Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem Suresi, 48)
Hz. İbrahim Allah'tan hüküm ve hikmet istemiş, salihlerin arasına katılmak için şöyle dua etmiştir:
Hz. İbrahim Allah'tan hüküm ve hikmet istemiş, salihlerin arasına katılmak için şöyle dua etmiştir:
"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat." (Şuara Suresi, 83)
Hz. İbrahim Allah'tan doğruluk dili istemiştir:
"Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver." (Şuara Suresi, 84)
Hz. İbrahim ahiret hayatı için şöyle dua etmiştir:
"Beni nimetlerle-donatılmış
cennetin mirasçılarından kıl. Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp
sapanlardandır. Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme.
Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde. Ancak Allah'a
selim bir kalp ile gelenler başka." (Şuara Suresi, 85-89)
Hz. İbrahim Rabbimizden şu şekilde bağışlanma dilemiştir:
"Rabbimiz, inkar edenler için
bizi fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz
Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mümtehine Suresi,
5)
"Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla." (İbrahim Suresi, 41)
Hz. İbrahim kendisinden sonra dini ayakta tutacak salih bir varis istemiştir:
"Rabbim, bana salihlerden armağan et." (Saffat Suresi, 100)
Hz. İbrahim kendi soyu için dua etmiştir:
"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur." (İbrahim Suresi, 40)
Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut." (İbrahim Suresi, 35)
İçinde bulunduğu şehri güvenlikli kılması ve inananları rızıklandırması için Allah'a dua etmiştir:
Hani İbrahim: "Rabbim, bu
şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe
inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece inananları
değil) inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin
azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti. (Bakara Suresi, 126)
Bir iş yaparken, Allah'ın bunu kendisinden kabul etmesi için dua etmiştir:
İbrahim, İsmail'le birlikte
Ev'in (Kabe'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti):
"Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin."
(Bakara Suresi, 127)
Allah'tan kendisini ve soyunu O'na teslim kılmasını, ibadet yöntemlerini göstermesini, tevbelerini kabul etmesini istemiştir:
"Rabbimiz, ikimizi sana
teslim olmuş kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş bir ümmet (ver). Bize
ibadet yöntemlerini göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen
tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin." (Bakara Suresi, 128)
"Rabbimiz, içlerinden onlara
bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitab'ı ve hikmeti öğretsin
ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve
hikmet sahibisin." (Bakara Suresi, 129)
Hz. İbrahim Allah'a samimi
bir kalple bağlıdır ve ahiret gününe de kesin bilgi ile iman etmektedir.
Bu sebeple dualarındaki ihlası, samimiyeti, teslimiyeti açıkça
hissedilmektedir. Müminler de Rabbimize dua ederlerken kendilerine Hz.
İbrahim'in Allah'a olan derin bağlılığını, samimiyetini ve ihlasını
örnek almalı, tek dost ve yardımcı olarak sadece Rabbimize
yönelmelidirler.
Hz. İbrahim'in Vasiyeti
Hayır, kim bir iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi katında ecri vardır... (Bakara Suresi, 112) |
Rabbimiz Hz. İbrahim'i Kuran'da, Allah'ı birleyen bir muvahhid olarak bizlere tanıtır:
Hani İbrahim babasına ve
kendi kavmine demişti ki: "Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım.
Beni Yaratan başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir."
Ve bunu (bu tevhid inancını)
belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında kalıcı bir kelime olarak
kıldı-bıraktı. (Zuhruf Suresi, 26-28)
Hz. İbrahim'in tüm iman
sahiplerine bıraktığı bu miras tevhid inancıdır. Allah'ın mübarek
elçisinin bu mirası, onun sadece Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için
yaşadığını, sadece Allah'ı dost ve vekil edindiğini ve sadece Allah'tan
korkup sakındığını bizlere göstermektedir. Hz. İbrahim, hayatı boyunca
Allah'ı birleyerek ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmadan yaşamayı kavmine
tebliğ etmiştir. Bakara Suresi'nde Hz. İbrahim'in vasiyeti şöyle haber
verilir:
Rabbi ona: "Teslim
ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. Bunu
İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah
sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye
benzer bir vasiyette bulundu.) (Bakara Suresi, 131-132)
Hz. İbrahim'in hidayet önderliği soyunda da devam etmiş; oğulları Hz. İsmail ve Hz. İshak, torunu Hz. Yakup ve onun oğlu Hz. Yusuf ve onları izleyen aynı soydan gelen diğer mübarek elçiler de insanları din ahlakını yaşamaya hikmetli öğütlerle ve vakarla davet etmeyi sürdürmüşlerdir. Kuran'da Hz. Yakub'un vasiyeti haber verilirken Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Hz. İbrahim'in hidayet önderliği soyunda da devam etmiş; oğulları Hz. İsmail ve Hz. İshak, torunu Hz. Yakup ve onun oğlu Hz. Yusuf ve onları izleyen aynı soydan gelen diğer mübarek elçiler de insanları din ahlakını yaşamaya hikmetli öğütlerle ve vakarla davet etmeyi sürdürmüşlerdir. Kuran'da Hz. Yakub'un vasiyeti haber verilirken Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Yoksa siz, Yakub'un ölüm
anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime
ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin ilahına ve ataların
İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek bir ilaha ibadet edeceğiz;
bizler O'na teslim olduk" demişlerdi. (Bakara Suresi, 133)
Hz.
İbrahim'in ardından gelen diğer peygamberler de kendi soylarına aynı
vasiyette bulunmuşlar, Allah'a gönülden teslim olmalarını ve Müslümanlar
olarak ölmelerini öğütlemişlerdir. Her kim Hz. İbrahim'in vasiyetine
uyarsa ve sadece Allah'a kulluk edip, tüm hayatını O'nun rızası için
sürdürürse, Allah'ın hoşnutluğunu ve sonsuz mutluluk yurdu olan cenneti
umabilir.
07- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 6883
08- Kitabı Mukaddes, Yakub 2: 20-23
09- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, 236
10- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 397
11- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 447
12- İmam Nevevi, Riyaz'üs-Salihin, cilt 1, s. 166
13- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 91-13
14- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 305
15- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, Ebu Davud, cilt 9, s. 203
16- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, cilt 7, s. 292
17- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 1, 11-9
18- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 70-10
19- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 7. cilt, s. 293
20- İncil, Resullerin İşleri, 7/2-
21- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 338
08- Kitabı Mukaddes, Yakub 2: 20-23
09- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, 236
10- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 397
11- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 447
12- İmam Nevevi, Riyaz'üs-Salihin, cilt 1, s. 166
13- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 91-13
14- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 2, s. 305
15- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, Ebu Davud, cilt 9, s. 203
16- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, cilt 7, s. 292
17- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, cilt 1, 11-9
18- Ramuz El-Ehadis, Musannif Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Mütercim: Abdülaziz Bekkine, 1. cilt, 70-10
19- Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 7. cilt, s. 293
20- İncil, Resullerin İşleri, 7/2-
21- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 338
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder