Lut'a da bir
hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden
kurtardık. Şüphesiz onlar, bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi. Onu
rahmetimize soktuk, çünkü o, salihlerdendi. (Enbiya Suresi, 74-75)
Hz. Lut'un Hayatı
Allah, Kuran'da bazı
peygamberlerin aynı dönemde yaşadıklarını bizlere bildirmiştir.
Örneğin Hz. Harun, Firavun'la olan mücadelesinde ve kavmine yaptığı
tebliğde kardeşi Hz. Musa'ya destekçi olmuştur. Hz. Yakub ile oğlu Hz.
Yusuf da Allah'ın aynı dönemde peygamberlik makamıyla şereflendirdiği
mübarek insanlardır.
Kuran'da Hz. İbrahim ve
Hz. Lut'un da aynı dönemde ve aynı coğrafyada yaşadıkları haber
verilir. Hz. Lut ve Hz. İbrahim farklı kavimlerin içinde hayat
sürmelerine karşın, birbirlerinin destekçisi olmuşlardır. Rabbimiz
Kuran'da şu şekilde bildirir:
(İbrahim) Dedi ki: "Siz
gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı
olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz
kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz.
Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur." Bunun
üzerine Lut ona iman etti ve dedi ki: "Gerçekten ben, Rabbime hicret
edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet
sahibidir." (Ankebut Suresi, 25-26)
Allah'a hicret etmek;
O'na gönülden teslim olmak, tek dost ve vekil olarak O'nu bilmek ve
Allah'ın himayesine sığınmak anlamlarına gelmektedir. Hz. Lut da,
sapkın kavminin inkar dolu yaşamlarından uzaklaşarak Rabbimize hicret
etmiş, tüm peygamberler gibi samimiyeti ve Allah'a tevekkülü ile
insanlığa örnek olmuş kutlu bir insandır. Hz. Lut ve Hz. İbrahim
farklı kavimlere gönderilmişler, farklı insanlara tebliğde
bulunmuşlardır. Kuran'da Hz. Lut'un tebliğ yaptığı toplumun, Allah'ın
menettiği bir sapıklık olan eşcinselliği yaşayan bir toplum olduğu
bildirilmektedir.
Lut Kavminin Sapkınlığı
Allah Kuran'da "Öyleyse
sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o
fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır..." (Rum
Suresi, 30) şeklinde buyurmakta ve insanları belli bir fıtrat
üzerine yarattığını haber vermektedir. Şeytan ise insanlara "Allah'ın
yarattıklarını değiştirmelerini" emreder. (Nisa Suresi, 119) İnsanı
fıtratından uzaklaştırıp, türlü sapkınlıklara düşürmeye gayret eder.
Şeytanın insanları sürüklediği sapkınlıkların en uç örneklerinden biri
ise, eşcinselliktir. Nitekim Allah Kuran'da şeytanın sevkiyle hareket
edip, ahlaksız bir yaşam süren bu insanların durumunu "...
Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd
yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu,
gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler..." (Araf Suresi, 146) şeklinde haber vermiştir. Bu kişiler Rabbimizin "Allah,
tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetleri ardınca gidenler ise,
sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler." (Nisa Suresi, 27)
ayetiyle de buyurduğu gibi tüm insanların doğru yoldan sapmasını
isterler. Kuran'da bu insanların alacakları karşılık şu şekilde
bildirilir:
Sonra onların arkasından
öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve
şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla
karşılaşacaklardır. (Meryem Suresi, 59)
Bu ahlaki sapkınlık,
tarih içinde farklı insan toplulukları arasında görülmüştür. Bu
topluluklardan biri de putperest Lut kavmidir. Hz. Lut, Rabbimize
gönülden iman eden, güzel ahlaklı, tevekkül sahibi mübarek bir
peygamberdir. Kavmini de Allah'tan korkup sakınmaya, Allah'ın menettiği
bu sapıklıktan vazgeçmeye ve Allah'ın razı olacağı gibi bir yaşam
sürmeye davet etmiştir. Ancak kavmi, Allah'ın kutlu elçisinin
davetlerine düşmanlıkla cevap vermiştir. Hz. Lut'un kavmi,
gösterdikleri çirkin cesaret ve bu ahlaksızlıkları nedeniyle
Rabbimizin azabını hak etmişlerdir. Kuran'da Lut kavminin uğradığı son
şöyle haber verilir:
İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. (Bakara Suresi, 212) |
Hani Lut da kavmine şöyle
demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı
hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz? "Gerçekten siz kadınları bırakıp
şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir
kavimsiniz." Kavminin cevabı: "Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları,
çünkü bunlar çokça temizlenen insanlarmış!" demekten başka olmadı.
Bunun üzerine Biz, karısı dışında onu ve ailesini kurtardık; o
(karısı) ise geride kalanlardandı. Ve onların üzerine bir (azab)
sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak işte.
(Araf Suresi, 80-84)
Açıkça uyarılmalarına
rağmen yaptıkları sapkınlığa devam eden bu insanlar, Hz. Lut'u ve
beraberindeki müminleri bulundukları şehirden sürmekle tehdit
etmişlerdir. Ve "çokça temizlenen insanlarmış" (Araf Suresi, 82) diyerek
kendilerince müminlerle alay ettiklerini sanmışlardır. Kavmin bu
sapkınlığına ve azgınlığına karşın, Hz. Lut Allah'ın rızası için
tebliğine devam etmiştir.
Hz. Lut, Allah'a olan
coşkulu imanının ve derin Allah korkusunun bir tecellisi olarak
sabırlı, kararlı ve cesur bir kuldur. Yaptığı tebliğe kavminin alayla
ve saldırılarla cevap vermesi, onun şevkini ve azmini daha da
pekiştirmiştir. Allah'ın insanlara uyarıcı ve korkutucu olarak
gönderdiği tüm peygamberler gibi, insanlara iyiliği emredip onları
kötülükten menetmeye devam etmiş, Rabbimizin kendisine bahşettiği bu
şerefli sorumluluğu titizlikle yerine getirmiştir. Allah Kuran'da şu
şekilde buyurmaktadır:
Ey Peygamber, gerçekten
Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
Ve Kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak
(gönderdik). Mü'minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah'tan
büyük bir fazl vardır. Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine
aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. (Ahzab
Suresi, 45-48)
Sonra birbiri peşi sıra
elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde, onu
yalanladılar. Böylece Biz de onları (yıkıma uğratıp yok etmede) kimini
kiminin izinde yürüttük ve onları (tarihin anlatıp aktardığı) bir
olay kıldık. İman etmeyen kavim için yıkım olsun. (Müminun Suresi, 44)
Müminlerin de Lut
Peygamberin bu üstün ahlakını kendilerine örnek almaları, yaptıkları
tebliğde her zaman için sabırlı davranmaları ve din ahlakını insanlara
farklı yollarla, en güzel şekilde ve kararlılıkla anlatmaları gerekir.
Hz. Lut'un Kavmini Uyarması
İsmail'i, Elyasa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hida-yete eriştirdik). Onların hepsini alemlere üs-tün kıldık.(Enam Suresi, 86) |
Lut (kavmi) de,
gönderilenleri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz
mısınız?" demişti. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir
elçiyim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin." (Şuara
Suresi, 160-163)
Hz. Lut, kavminden
yaptıkları "çirkin-hayasızlığı" bırakmalarını ve kendisine tabi
olmalarını istemiştir. O, yaptığı bu tebliğin hemen arkasından onlardan
hiçbir karşılık beklemediğini, yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak
için gayret gösterdiğini belirtmiştir:
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." (Şuara Suresi, 164)
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." (Şuara Suresi, 164)
Hz. Lut bu sözlerinin
hemen arkasından kavminin yaşadığı hayatın ne kadar büyük bir
ahlaksızlık olduğunu da şöyle tarif etmiştir:
Siz insanlardan (cinsel
arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz? Rabbinizin sizler için yaratmış
bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir
kavimsiniz." Dediler ki: "Ey Lut, eğer bir son vermeyecek olursan,
gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın." Dedi ki:
"Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım. (Şuara
Suresi, 165-168)
Günümüzde bazı insanlar
bu gibi sapkınlıkları makul ve meşru gösterme çabası içindedirler.
Dünyanın dört bir yanında ahlaki dejenerasyonun artış göstermesinin
altında yatan nedenlerden biri de budur. Oysa Müslüman tüm hayatını
Allah'ın bildirdiği hükümlere göre belirler. Allah'ın
"çirkinlik-hayasızlık" olarak tarif ettiği bu ahlaki sapkınlık
karşısında iman sahiplerinin tavrı da Hz. Lut gibi olmalıdır.
Lut Peygamberin tüm
uyarılarına, tehdit ve saldırıyla cevap veren bu akılsız ve ahlaksız
insanların, sayıca fazla olmalarından kaynaklanan bir güven hissi
içinde oldukları da ayetlerde görülmektedir. Dinden uzak yaşayan
insanların bir kısmı, böyle yanlış bir bakış açısına sahiptirler. Yani
sayılarının çok olması, onlara bir eminlik hissi vermektedir. Ancak
Rabbimiz bize, tarih boyunca iman edenlerin sayısının hep az olduğunu
bildirmiştir. Hz. Lut'un kavminin içindeki iman edenlerin sayısı için
de, Allah ayetinde "orada Müslümanlardan olan bir evden başkasını bulmadık" (Zariyat Suresi, 36) şeklinde
buyurmaktadır. Ancak Allah'ın yardımı ve desteği daima müminlerin
yanındadır ve mühim olan da budur. Kuran'da Rabbimiz samimi kalple
iman eden, sadece Allah'ın rızasını gözeten, ahiret yurdu için salih
amellerde bulunan, İslam ahlakını insanlar arasında yaygınlaştırmak
için gayret eden iman sahiplerinin her zaman galip geleceklerini vaat
etmektedir. Nur Suresi'nde Rabbimiz şu şekilde buyurmaktadır.
Allah, içinizden iman
edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz
onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da
yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip
beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve
onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca
Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan
sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)
Rabbimizin bu İlahi
kanunu yüzyıllar boyunca gerçekleşmiş, her zaman az sayıda olan
müminler kendilerinden sayıca fazla olan kavimlerine karşı olan
mücadelelerinde çok büyük başarılar elde etmişlerdir. Allah iman
edenleri şöyle müjdelemektedir:
"... Nice küçük
topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib
gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir." (Bakara Suresi, 249)
Hz. Lut'a Gelen Elçiler
Hz. İbrahim'e gelen
elçiler bu mübarek insanı salih bir evlatla müjdelemişlerdir.
Elçilerin verdikleri bir diğer haber ise, Lut kavmi ile ilgilidir:
Bizim elçilerimiz
İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki,
biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim
oldular."... (Ankebut Suresi, 31)
Ayetlerde elçilerin Hz. Lut'a gelişleri ise, şu şekilde haber verilir:
Elçilerimiz Lut'a
geldiği zaman, onlardan dolayı kaygılandı, göğsünü bir sıkıntı bastı
ve: "Bu, zorlu bir gün" dedi. (Hud Suresi, 77)
Kuran'da Hz. Lut'un
içinde yaşadığı sapkın kavmin, Hz. Lut'a elçiler geldiğini haber
alarak, onların yanlarına gittikleri haber verilir:
Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar... (Kamer Suresi, 37)
Hz. Lut ise, kavmini şu şekilde uyarmaktadır:
Kavmi ona doğru koşarak
geldi; onlar daha önceden kötülükler işlemekteydiler. "Ey kavmim"
dedi. "İşte benim kızlarım, bunlar sizler için daha temizdir. Artık
Allah'tan korkun ve beni misafirim önünde küçük düşürmeyin. İçinizde
hiç aklı başında olan (reşid) bir adam yok mu?" Dediler ki: "Andolsun,
senin kızlarında bizim haktan bir şeyimiz olmadığını sen de
bilmişsindir. Bizim ne istediğimizi gerçekte sen biliyorsun." (Hud
Suresi, 78-79)
Hz. Lut'un "işte benim
kızlarım" ifadesiyle kastettiği, kendi kızları olabileceği gibi
kavimdeki diğer genç kızlar da olabilir. O, bu ifadesiyle kavmine,
Allah'ın meşru kıldığı şekilde, yani bir erkek ve bir kadın arasında
ve nikah altında gerçekleşecek bir ilişkiye talip olmalarını
önermekteydi. (En doğrusunu Allah bilir.) "İçinizde hiç aklı başında
(reşid) olan bir adam yok mu" ifadesi ise, kavmin tamamının azgınlık
ve sapkınlık içinde olduğunu göstermektedir. Hz. Lut, Allah'ın seçtiği
şerefli ve güzel ahlaklı bir insan olarak, ahlak dışı yaşam süren bu
topluluk arasından çıkmak istemişti:
Dedi ki: "Size yetecek gücüm olsaydı veya sağlam bir yere sığınabilseydim." (Hud Suresi, 80)
Ancak Rabbimiz Lut
kavminin bu azgınlıklarına karşı şiddetli bir azap ile karşılık
vereceğini elçileri aracılığıyla Hz. Lut'a bildirdi:
(Lut) Dedi ki:
"Sizler gerçekten tanınmamış bir topluluksunuz." "Hayır" dediler. "Biz
sana, onların hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle geldik. Sana
gerçeği getirdik, biz şüphesiz doğru söyleyenleriz. Hemen aileni gecenin
bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden hiç
kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin. "Ve onlara şu emri
verdik: "Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecektir."
(Hicr Suresi, 62-66)
(Elçiler) Dediler ki:
"Ey Lut, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana kesin olarak
ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında ailenle birlikte yürü. Sakın,
hiçbiriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın başka. Çünkü
onlara isabet edecek olan, ona da isabet edecektir. Onlara va'dolunan
(azab) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?" (Hud Suresi, 81)
Ayette belirtilen önemli
bir gerçek, Hz. Lut'un eşinin de helak edilecek kavme dahil
olmasıdır. O, Hz. Lut gibi Allah'ın alemlere üstün kıldığı,
peygamberlik makamıyla onurlandırdığı kıymetli bir kulunun hanımı olmuş,
ancak bir nimet ve şeref olan bu sıfat ona -samimiyetsizliği ve
inkarı yüzünden- bir şey kazandırmamıştır.
İmran'ın kızı Meryem'i de. Ki o kendi ırzını korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı. (Tahrim Suresi, 12) |
Hz. Lut'un hanımının bu
şekilde helak edilmesi, Allah'ın "seçkin ve hayırlı" kimseler kıldığı
peygamberlerin yakını olma veya onların soyundan gelme gibi bağların
insanlara ahiret azabından yana bir ayrıcalık sağlamayacağını
göstermektedir. Bir insanın kurtuluşa ulaşması, o kişinin Allah'a olan
derin imanı, teslimiyeti, itaati ve Allah'tan şiddetle
korkup-sakınmasıyla ilgilidir. Eğer kişinin kalbinde böyle samimi bir
iman yoksa, Allah'ın elçilerinin en yakını dahi olsa, hiç kimse için
kurtuluş yoktur. Hatta, Allah'ın elçilerinin yakınında olup, onun
eğitimini alıp, yine de inkar etmesi, o kişinin Allah katında
sorumluluğunu daha da artırabilir. Nitekim Allah Kuran'da peygamberlerin
hanımları hakkında şu şekilde buyurmaktadır:
Ey Peygamberin kadınları,
sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat
olarak arttırılır. Bu da Allah'a göre pek kolaydır. Ama sizden kim
Allah'a ve Resûlü'ne gönülden itaat eder ve salih bir amelde
bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da
hazırlamışızdır. Ey Peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi
biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle
söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü
maruf bir tarzda söyleyin. Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi
karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması
gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı
verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten
Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz
kılmak ister. (Ahzab Suresi, 30-33)
Rabbimiz bu konuda Hz.
Lut'un ve Hz. Nuh'un inkarcı hanımlarını bizlere ibret olarak
vermektedir. Ayette ayrıca Firavun'un iman eden hanımı da samimiyeti,
Allah korkusu ve içten duasıyla çok güzel bir örnek olarak haber
verilmektedir:
Allah, inkar
edenlere, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de,
kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı; ancak
onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, (kocaları) kendilerine Allah'tan
gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: "Ateşe diğer
girenlerle birlikte girin" denildi. Allah, iman edenlere de Firavun'un
karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi katında,
cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve
beni o zalimler topluluğundan da kurtar." (Tahrim Suresi, 10-11)
Helakın Gerçekleşmesi
Hz. Lut'un kavminin helak edileceğinin haberi elçiler tarafından ilk önce Hz. İbrahim'e bildirilir:
(İbrahim) dedi
ki: "Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir ey elçiler? Doğrusu biz
suçlu-günahkar bir kavme gönderildik" dediler. Üzerlerine çamurdan
(iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için. (Ki bu
taşların her biri) Rabbinin katında ölçüyü taşıranlar için (herkese ayrı
ayrı) işaretlenmiştir. Bu arada mü'minlerden orda kim varsa çıkardık.
Ne var ki orda Müslümanlardan olan bir evden başkasını bulmadık.
(Zariyat Suresi, 31-36)
Elçiler Hz. İbrahim'den
sonra Hz. Lut'a gitmiş ve ona da bu helakı haber vermişlerdir.
Müslüman topluluk ise bu helaktan korunacaktır. Allah Lut kavmini
nasıl bir azap ile helak ettiğini şöyle bildirir:
Andolsun onlar, onun
konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların
gözlerini silip kör ettik. İşte azabımı ve uyarmamı tadın." (Kamer
Suresi, 37)
Böylece emrimiz
geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan
pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık; Rabbinin katında 'belli
bir biçime sokulmuş, damgalanmış' olarak. Bunlar zalimlerden uzak
değildir. (Hud Suresi, 82-83)
Allah'ın ayette bildirdiği "üstünü altına
çevirmek" fiilinin şiddetli bir deprem ile bölgenin yerle bir olduğunu
anlatıyor olması mümkündür. Nitekim Lut Gölü ya da diğer adıyla Ölü
Deniz, aktif bir sismik bölgenin, yani bir deprem kuşağının tam
üstünde yer almaktadır.
Allah ayetin devamında "üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık" şeklinde buyurmaktadır. Alman arkeolog Werner Keller bu durumu şu şekilde açıklar: "Bu deprem sırasında, yer kabuğunun çatlayıp çöküşü, kabuğun altında uyuyan volkanlara serbest yol vermiştir. Şeria'nın yukarı vadisinde bugün de sönmüş kraterlere rastlanmakta olup, buralarda kireç katmanları üzerinde geniş lav kütleleri ve bazalt katmanları yer almıştır." |
Ayetin başında geçen "üstünü altına çevirmek" fiilinin şiddetli bir deprem ile bölgenin yerle bir olduğunu anlatıyor olması mümkündür. Ayetin devamında haber verilen "üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık" ifadesi ile volkanik bir patlama ve bunun sonucunda püsküren "pişirilmiş kıvamdaki" kaya ve taşlara işaret ediliyor olabilir. Şuara Suresi'nin 173. ayetinde aynı olay "... ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kadar da kötü" şeklinde
bildirilmiştir. Yani kavim bir taraftan korkunç bir depremle, bir
taraftan da üzerlerine yağan volkanik lavlar ve kızgın taşlarla yok
olmuş olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Tarihçiler, Lut kavmine
isabet eden bu büyük felaketin yerinin, "Lut Gölü" veya "Ölü Deniz"
olarak bilinen gölün kıyısı olduğu görüşündedirler. Günümüzde İsrail
işgali altındaki Batı Şeria ile Ürdün arasında kalan Lut Gölü'nün
yanında yer alan tarihi "Sodom" ve "Gomorra" şehirleri, Hz. Lut'un
tebliğde bulunduğu sapık eşcinsel kavmin yaşadığı yerler olarak kabul
edilmektedir. Bölgede yapılan arkeolojik araştırmalar, Lut Gölü'nün
kıyısında yer alan bu şehirlerin, büyük bir deprem sonucunda aşağı
çöktüğünü göstermektedir. Lut Gölü'nün geneline göre çok daha sığ olan
bir bölümü, araştırmacılara göre, yerin derinliklerine giren Lut
kavminin kalıntısıdır. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Harun Yahya,
Kavimlerin Helakı, 7. baskı, İstanbul, 2002)
"Siz gerçekten, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Hayır, siz (yaptığı şeyi) bilmeyen bir kavimsiniz." Kavminin cevabı: "Lut ailesini şehrinizden sürüp çıkarın. Temiz kalmak isteyen insanlarmış" demekten başka olmadı. (Neml Suresi, 55-56) |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder